GörselBir gun Hollanda diyanet isleri baskani Hollanda’daki faliyet gosteren ogrenci derneklerini bir yemege davet etmisti. Orada Bozporus vakfindan katilan Hasan abi, bize goruntulu olarak Kosova’daki yapmis olduklari hayir faliyetlerini gostermis ve herkesi adeta etkilemisti. Goruntulerde, restore edilen bir okul binasinin onceki ve sonraki hali ile yapilan hayir islerinin resimleri vardi. Once goruntüsüyle icler acisi olan bina, gonullu gencler tarafindan restore edildikten sonra harika bir gorunume kavuşmustu. Bunun yanı sıra gıda ve tıbbi malzeme yardımları yapılıyordu. İlgimi çeken bir başka fotoğraf ise; bir ağabeyin üzerindeki kısa kolluda  bulunan Türk bayrağı ve Türklerin milli sembolü olan Bozkurt’tu…

Yapilmis olan bu faliyetlerden memnununiyet duydum. Bu genis ve Allah rizasi icin yapilan calisma benim icin bir ibret olmus, İleriki dönemlerde yapılacak faliyetlerde destek olabilmek icin kendi kendime soz vermistim.

Derken, 2011 tarihinde Bozporus vakfi tekrar Kosova’ya gitmek icin karar aldi, calismalar baslatildi ve düşlerimi hayata kavuşturmak için fırsat doğdu.

Kosova diyince yeni bağımsızlığına kavusmus, genc, dik duruslu bir balkan diyari geliyordu aklıma, fakat insanları hakkında hiçbir fikrim yoktu. Gordugum goruntulerle yetiniyor, çevredeki destek vermek isteyenlerle irbata geciyor, tıbbi malzeme ve kırtasiye yardımlarının toplanabilmesi için uğraş veriyordum.

Allah, o yardımlarını esirgemeyen değerli insanlardan razi olsun. Yardımlarından ziyâde, fiziken de destek vererek Kosova’ya birlikte gitme imkânımız dahi oldu.

Hollanda’dan otobusle Almanya’ya, Almanya’dan da direkt ucak ile Kosova’nin baskenti Priştine’ye geldik. Adem Jashari (Yasari) havalimaninda ilk dikkatimi çeken isim bu oldu; kimdi Adem Jashari? Öğrendiğim kadarıyla Adem Jasari 1998 senesinde Kosova’nin bagimsizligi icin Sirplara karsi evinde savasmis, 70 saatlik bir direnisten sonra ailesi, kadın ve çocukların da bulunduğu 58 kişiyle beraber sehit edilmisler. Sehadetinden sonra Jashari, ulusca bir bagimsizlik sembolu haline gelmis Kosova’da. Suan evi muze halinde ibret olarak insanliga sunuluyor. Delik desik olan evin az ilersinde, Adem Jashari ve aile ferdlerinin mezari bulunuyor.

Adem Jashari havalimaninda Kosovali agabeyler bizleri karşıladılar ve otobuslerle Victirin kasabasina gittik. Turkce bilen bu ağabeylerin icten muhabbetleri cok samimiydi. Hepsi benden daha da guzel Turkce konusuyor ve turkuler/sarkilar söylüyorlardı. Gördüğüm fotoğraflarda dikkatimi çeken o ağabeyi de gorüp, tanışma fırsatı buldum. Kendisini herkese Turk militani olarak tanitiyordu. Genclerle tanistiktan sonra otelin yolunu tuttuk, yarın zorlu bir gün bizi bekliyordu.

Kosova’nin kuzey dogusunda yer alan Vicitirin’e yakin bir yer olan Ali Kelmendi kasabasina gittik. Sabah erkenden tadilat yapılacak okula gittigimizde neye ugradigimiza sasirdik; durum içler acısıydı. Okulun duvarlari resmen cokuyordu, duvarlarin bazi kisimlari cokmus haldeydi. Tozdan ve rutubetten dolayı çok kotu durumdaydi. Hemen kollari sivayarak ilk once sobalari yerinden soktuk, daha sonra yerdeki asirlik halilari toplayarak işe başladık.

Okulun duvarlarinı kazıyıp, üstüne de alçı çektik. Duvarlari yagli boya ve tavanlarida kireç ile boyayarak boyacı ustalığına da böylelikle el attık. Bazı arkadaşlarımızda nakkaş misali duvarlara ve camlara çocukların keyif alacağı çizgi film ve çeşitli hayvan figürleri çizerek bu işin erbabı olduğunu kanıtladılar. Diğer arkadaslarimiz ise gelen giysileri tasnifleyip,  torbalara koyarak ihtiyaç sahibi ailelere dağıtımını sağladı. Dağıtımları yaparken semtin acı hali gözümüzün önündeydi; neredeyse evleri çökecek vaziyette ya da hiç evi olmayıp, hastane bahçesinde ve benzeri alanlarda hayat sürmeye çalışanlara tanık oluyorduk.

Ayni zamanda Vicitirin sehitleri anma gununue arkadaslarla traktorle gittik. Sirblar tarafindan katledilen şehitlerin anma gununde bulunmak, bizim icin bir nevi boynumuzun borcuydu.. Sehitlerin cogu Alban muslumanlarındandi. Cogunun ismi Rahime, Ali, Kazim gibi tanidik isimlerdi. Icimiz gitti, acımız kat be kat arttı; hala musalla tasinda goz yaslarina hakim olamayan aileler göze çarpıyordu. Bu duygulara karşın elimizden maalesef hiç bir sey gelmiyordu. Sadece; insanoğlu bir daha boyle katliamlara maruz kalmaması icin yürekten bir dua ve kalanlarada sabir dilemekten başka…

Ilerleyen zamanlarda okulun bahcesinde cocuklara unutayamacaklariını düşündüğüm bir gun duzenledik; kimi yeni yapığımığımız sallancakta, kimi futbol, kimi muzik esliginde oyunlar oynadi, kimi cocuklar da yuzlerine desen ya da çeşitli çizgi kahrmaanların simgelerini boyattırdılar. Dışarıdan gözlemleyen biri, bir bayram havası olduğunu çok rahat gözlemleyebilecektir.

Bu güzel çocuklarımız için beş gunluk yogun ama çok keyif aldığımız calismadan sonra, okulun eksiklerini tamamlayarak, Allahin verdigi guc ve kuvvet ile ortaya muhtesem bir sonuç çıkardığımızı düşünüyorum. Okulun yeni halini cocuklar icin kucuk bir acilisla daha da hoş bir hale getirerek, o yürekleri küçük ama düşleri çok büyük olan, gelecege umutla bakabilmemizi sağlayan bu çocukların mutlulugunu hepimiz uzaktan izliyorduk. O yuzlerdeki mutluluğu görünce butun yorgunlugumuza degmisti. Bazi arkadaslarimiz gazete ve televizyonlara raportaj vererek, duygu ve düşüncelerini ifade ederek, duyguların daha çok kişiye erişmesine de vesile oldu. Kim bilir belki de benim gibi etklenen bir başkası çıkacaktır bu sayede…

Okuldaki calismalardan sonra kisa olsa da Adem Jashari’nin muzesini, ailesinin bulundugu kabri, Murat Hudavendigar’in turbesini ziyaret ettik. 1389’da 1. Kosova savasinda, Sirp Miloš Obilić tarafindan hancerlerek sehit edilen I.Murat’in ic organlari rivayetlere gore Kosova’da defnedilmis fakat naaşı I. Murad’in naaşı Bursa’da bulunduğu bilgilerini de edindik.

Ileriki zamanlarda otobuslerle hep beraber Prizren sehrine gittik. Bir bakista asik oldugum bu sehir bana hem Anadolu’yu hemde Bosna’yi hatirlatiyordu. Kaldirimlar, cesme baslari, kale, camiler, koprunun altindan akan dere, insanlari, cadde ve sokaklarin isimleri Osmanli’dan kalan en guzel hatiralardan birisiydi. Zamanimizin kisitli olmasindan dolayi bu guzel sehire doyamadan, Ali Kelmendi’ye donerek, belediye baskanin duzenlemis oldugu yemege gittik.Yemekte belediye gorevlisi hepimize tesekkur belgesi dagiratarak, vermis oldugumuz hizmetten dolayi memnuniyetlerini belirtti.

Sonunda Kosova’daki bir haftalık yogun ama son derece mutlu, kimi zaman düşündürücü ama her şeyiyle keyifli günlere veda etme zamani gelmisti. Her gumuz cok anlamli gecti ve sadece bir haftada herkese cok alismistik. Havalimanına geldiğimizde çoktan sağnak göz yaşları yapmaya başlamıştı. “Ölüm Allah’ın emri de, şu ayrılık olmasaydı” Şükür ki, Kosova’da bulunan dostlarımızla hala irtibattayiz. Onlarin samimiyetine, duygu ve düşüncelerine gönülden inanıyorum. Bir haftada yaşattıkları her dakika için, misafirperverliği ve yolumuzda yoldaş oldukları için hepsine sonsuz saygı, sevgi ve teşekkürler….

(Militan abimin sizlere Bozkurtça selamı var)